HAYAL, GERÇEK ve FUTBOL
“ Çoğu çocuk
mükemmel bir gol atmanın hayalini kurardı, ben ise onları durdurmanın hayalini…
“
IKER CASILLAS
“ Yetişkin
olmanın iyi taraflarından birisi kendi ayaklarınızın üzerinde durabildiğinizi
görmektir. Ancak her zaman bacaklarınızı titreten bir şey vardır; bir daha asla
çocuk olamayacaksınız.”
FERNANDO TORRES
Şimdi merak edip bu yazıyı okumaya
başladıysanız, muhtemelen çocukluk yaşlarını geride bıraktınız. Buradan yola çıkarak hepimiz çocuk olduk,
hepimiz hayaller kurduk diyebilirim.
Biraz düşünmeye başlasak, ne anılar canlanır zihnimizde. Anlatacak o
kadar çok şey buluruz ki, günümüzde yaptığımız iş ya da sahip olduklarımızın
yanında, bir dünya yıldızı da olsan Casillas ve Torres gibi özlem duyarsın
anlatırken çocukluğunu.
Kariyerleri boyunca hiç aynı kulüpte
oynamasalar da, İspanya Milli Takım forması ile takım
arkadaşları.
2019 Yazında futbol hayatına geçirdiği
kalp krizi ile ara verdiğini açıklayan Casillas’ın kariyeri başarılarla dolu.
Gol atmak isteyen arkadaşlarını durdurma hayali kuran çocuk, 27 Kasım 1997’de
daha 16 yaşındayken, Şampiyonlar Liginde, Real Madrid kadrosuna girmeyi
başardı. Moralimiz bozulmasın ama, çoğumuz çocukluğu ile ilgili anılarını
düşünürken 16’lı yaşları ile ilgili bir şeyler hatırlar.
Haziran 2000’de A-Milli takım formasını ilk kez 19 yaşındayken giydi. Casillas’ın Kulüp ve İspanya Milli Takımı ile kazandığı kupalar, aldığı özel ödüller belki de o çocuğun hayal ettiklerinden bile fazlaydı. Arkadaşlarını durdurmanın hayalini kuran çocuğun 2002 Dünya Kupasında, Güney Kore ile oynadıkları Çeyrek Final maçında yapmış olduğu bir kurtarış, tüm zamanların en iyi 10 kurtarışlarından biri olarak FIFA tarafından onaylandı.
Bugün ise aynı çocuk, İspanya Futbol Federasyonu seçimlerinde başkan adaylığını açıklamış durumda. Muhtemelen Pandemi süreci bittikten sonra, boyut değiştiren hayallerine tanıklık edeceğiz.
Haziran 2000’de A-Milli takım formasını ilk kez 19 yaşındayken giydi. Casillas’ın Kulüp ve İspanya Milli Takımı ile kazandığı kupalar, aldığı özel ödüller belki de o çocuğun hayal ettiklerinden bile fazlaydı. Arkadaşlarını durdurmanın hayalini kuran çocuğun 2002 Dünya Kupasında, Güney Kore ile oynadıkları Çeyrek Final maçında yapmış olduğu bir kurtarış, tüm zamanların en iyi 10 kurtarışlarından biri olarak FIFA tarafından onaylandı.
Bugün ise aynı çocuk, İspanya Futbol Federasyonu seçimlerinde başkan adaylığını açıklamış durumda. Muhtemelen Pandemi süreci bittikten sonra, boyut değiştiren hayallerine tanıklık edeceğiz.
Fernando Torres, Madrid derbilerinde bir çok kez rakip olduğu Casillas
ile İspanya Milli Takım formasını
birlikte terletti. Real ve Atletico Madrid kulüplerinin arasındaki siyasi görüş, sosyo-ekonomik farklar
ve fanatik taraftar gruplarının en iyi biziz mücadelesi tarihleri boyunca devam
etmektedir.
Ancak Torres ve Casillas isimlerini bir yazıda buluşturuyorsam, 2009 yılında oynanan ve Liverpool’un 4-0 üstünlüğü ile sonuçlanan Şampiyonlar Ligi mücadelesinden bahsetmem gerekir. Casilas’ın üstün performansı farkın artmasını engellemiş, Torres’te gol attığı maçı gollerle tamamlama fırsatında Casillas’a takılmıştı. Yolu Türkiye’den geçen birçok futbol yıldızının da en iyi zamanlarını izleyebileceğiniz bir maç önerisi olarak izlemenizi tavsiye ederim.
Ancak Torres ve Casillas isimlerini bir yazıda buluşturuyorsam, 2009 yılında oynanan ve Liverpool’un 4-0 üstünlüğü ile sonuçlanan Şampiyonlar Ligi mücadelesinden bahsetmem gerekir. Casilas’ın üstün performansı farkın artmasını engellemiş, Torres’te gol attığı maçı gollerle tamamlama fırsatında Casillas’a takılmıştı. Yolu Türkiye’den geçen birçok futbol yıldızının da en iyi zamanlarını izleyebileceğiniz bir maç önerisi olarak izlemenizi tavsiye ederim.
Torres çocukluğu hakkında konuşmaya başladığında, futbola duyduğu ilginin sebebi olarak, televizyonda yayınlanan “Kaptan Tsubasa” çizgi filminin etkili olduğunu söylemekten çekinmez. Aslında çocukken farkına varamadığımız, her bir çizgi karakterinin geçmişteki ünlü futbolculardan esinlenerek çizilmiş olmasıydı belki de bizi içine çeken. Gerçekti, çocuk dünyamızda bitmeyen bir saha da, bitmeyen enerjimizle koşmayı öğretmişti bizlere.
O’da
hayaline erken yaşlarda ulaşanlardan. 17 yaşında Atletico Madrid A-takım
kadrosuna katıldı. Aldığı ilk lakap ise “Çocuk” . Büyüdü, işte bu yüzden belki de ayaklarını
titreten şey oldu; bir daha asla çocuk olamayacağını bilmek.
Her iki önemli oyuncunun da, Madrid gibi
bir futbol şehrinin 2 önemli kulübünde 16-17 yaşlarında A-takım kadrolarında
şans bulmaları incelenmesi gereken bir konu aslında. Bireysel yeterlilikleri ve performanslarının
yanında Real ve Atletico gibi kulüplerin bu 2 çocuğa güvenip şans vermeleridir
altı çizilmesi gereken.
Bugün ülkemiz futbolunun kurtuluş reçetesi olarak önümüze konulan kendi çocuklarımızı yetiştirmenin, onlara şans vermenin gerekliliğidir. Bu örneği hatırlayalım; yaklaşık 20-25 yıl önce Casillas ve Torres’in çocuklukları gibidir altyapılarımızda hayal kuran çocuklarımız.
Bugün ülkemiz futbolunun kurtuluş reçetesi olarak önümüze konulan kendi çocuklarımızı yetiştirmenin, onlara şans vermenin gerekliliğidir. Bu örneği hatırlayalım; yaklaşık 20-25 yıl önce Casillas ve Torres’in çocuklukları gibidir altyapılarımızda hayal kuran çocuklarımız.
Organizasyon önemli bir iştir. Hayatımızın her
anında bir organizasyon yaparız. Kimi zaman basit gibi görünür, kimi zaman çok
önemli. Çoğu zaman farkına bile varmayız. Evden alış-veriş için çıkarken
ihtiyaçlara göz atmak, bir liste oluşturmak bile bir organizasyondur aslında.
Gelelim bizim çocukluğumuza, mahalle de
maç yapmayanımız yoktur. Daha mı çok çocuk vardı, yoksa daha mı özgürdü
çocuklar sokaklarda? İşin içine maç
yapmak girdiğinde, tüm çocuklar toplanırdı iki taştan yapılmış kaleler
arasında. Eğer dengeli 2 takım oluşmuşsa değmeyin keyfimize. Mahalle maçlarında
çok gol olurdu, maç bitmek bilmezdi. 6 da devre 12 de biter diye başlayan
maçlar, 10 da devre 20’de bitere uzardı. Bir maç bittikten sonra öbür maçın
organizasyonu başlar, yorulmak nedir bilmezdik.
İşte tam bu anda tüm çocuklar 3 gruba bölünürdü. Oynamak isteyenler, istemeyenler ve kararsız kalanlar.
İşte tam bu anda tüm çocuklar 3 gruba bölünürdü. Oynamak isteyenler, istemeyenler ve kararsız kalanlar.
Birinci grup ne olursa olsun, saat kaç
olursa olsun oynamak isteyenler, genelde son maçı kazananlar ve hazır her türlü
oynatılırken topun sahibi; O çocuk.
İkinci grup bazen aldığı sonuç, bazen
bir önceki maçta tartıştığı çocuk, bazen akşam yemeğine geç kalma ve evde hesap
verecek olma kaygısı, genelde kaybedenler, yani oynamak istemeyenler.
Üçüncü grup bir taraftan canı oynamak
istese de, oynamak istemeyen arkadaşlarına ayıp olmasın diye kararsız kalanlar
ya da tam tersi.
İçinde bulunduğumuz durumda benzer aslında. Sanki
yaşımız büyüse de çocuk kalmaya devam ediyoruz. Torres’in dediği gibi
ayaklarımızı titreten bir şey var, bir daha asla çocuk olamayacağız.
Serhat GALİMANE
09.05.2020
Not : 11.05.2020 Futbola Geri Dönüş için mesai başlıyor. Tam
konsantrasyon için yazılara biraz ara vereceğim. Ben yazmaktan keyif aldım.
Umarım sizde okumaktan almışsınızdır.
Yorumlar
Yorum Gönder