GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRME ŞANSI ELİMİZDE
Ottavio Bianchi
Futbolu sahnelenen bir oyun gibi gördüğüm sürece, inandığım ve uygulamaya çalıştığım bir gerçek var. Oyunun sahnede kusursuz hale gelmesi için, prova süreçlerinin kusursuz geçilmesi gerekir. Yine de eksik olan bir şey var. Provaları izleyen seyirci ya eştir, ya dosttur. Acımasız değildir. Acımasız olan gerçek seyircidir. İşte oyuncu gerçek seyircinin karşısına çıktığı anda zincirin tüm halkaları tamamlanacaktır. Sahneye yapılan yatırım (stadyumlarımız) ile, prova atölyelerini (antrenman tesislerimiz) birbirinden ayrı düşünemeyiz.
2002 yılında başladığım Antrenörlük kariyerimin hiçbir döneminde yerli/yabancı, genç/olgun ayrımı yapmadığımı yeri gelmişken birkez daha hatırlatmak isterim. Dolayısıyla bir sözü kimin söylediğinden çok, neden ve nasıl söylediği ile ilgilenirim. İşte bugün ki yazımın da genel hatlarını 1976 yılında Teknik Direktörlük kariyerine başlayan, 1988-89 yılında Napoli ile UEFA Avrupa Ligi kupası kazanan, 31 Mart 2002’de (20.yıl dönümü) kariyerini Fiorentina’da sonlandıran Ottavio Bianchi’den alıntı yaparak oluşturdum.
Daha dün açıklanan FIFA Dünya Sıralamasında 43. Sıraya gerilemiş durumdayız. Sadece bu kriter bile her geçen gün kötüye gittiğimizin verisi olarak kabul edilebilir. Ekonomik sıkıntıları her geçen gün artan kulüplerimiz, yurt içinde limitlerle, yurt dışında da futbolcuların alacak dosyaları ile puan silme riskleri ile karşı karşıya. Kulüplerimizin gelir kaynaklarında en üst sırada yer alan yayın gelirleri her dönemde bir öncekinden daha az tekliflerle karşılaşırken, son dönemde dip noktasında. Hal böyle olunca reklam ve sponsorluk gelirlerinde de görece azalmalar söz konusu. Diplomasız Teknik Adamlar, Hakemlerimiz konusunda yaşananlar, kulüpler nezdinde Avrupa kupalarında elde edilen sonuçlar, Ülkeler klasmanında büyük turnuvalara katılım sağlayamamamız gibi birçok sorunla yüzleşmek zorundayız.
Çoğu eleştiriler, bir sistemimiz olmadığı cümlesi ile başlıyor. Bu şekilde başlayan eleştirilerin gerçeği tam anlamıyla yansıtmadığını düşünüyorum. Kağıt üstünde özerkleşen bir Futbol Federasyonumuz var. Kendi kurullarını oluşturan, kararlar alan, uzmanları tarafından hazırladığı talimat ve prosedürlerle işleyişi sağlayan, tüm paydaşlarının her sezon başı verdiği taahhütlerle sezon planlarından tutun da, sahada giyilen formaların reklam alanlarının belirlenmesine kadar müdahil olunan bir organizasyon yapısına sahibiz. İşin ekonomik boyutlarını en ince ayrıntısına kadar düşünüp, uyulmaması halinde verilecek cezalara kadar madde madde yer verilen bu talimatlara/prosedürlere rağmen futbolumuzun bu sıkıntılarla karşı karşıya olmasını anlayamıyorum. Denetim mekanizmalarımızın yeteri kadar verimli çalışmaması, insanımızı sistemimizin olmadığına inandırmış durumda.
Sorunumuz aslında problemin farkına varmamak. Tüm sorunlarımızın kaynağı olarak tespitim şudur. Güvensizlik. Önce kendine, sonra kendi insanına, devamında kendi sistemine güvensizlik.
“Geleceği şekillendirme şansımızı görmezden geliyoruz!”
Farklı genetik kodlarla, bir bütün halinde yaşadığımız coğrafya üzerinde en büyük şansımız, yetenek haritamız. Çok yetenekli ve futbola yatkın bir nüfüsa sahibiz. Doğru organize olmadığına inandığımız yapımıza rağmen pek çok gencimiz yeteneklerini sergileyebildiği yabancı kulüpler tarafından transfer edilmekte. Gurbette yaşayan pek çok ailemizin çocukları bulundukları sistemin de katkısı ile kişisel başarılar elde etmekte.
Üzerine düşünmemiz gereken konuların başında, düzenlenen eğitim faaliyetleri dünyadaki gelişmeleri eğitimcileri ile buluşturan, kendi düzenlediği Antrenörlüğün her kademesinden Teknik Adam kurslarına kadar adil kriterlerle kursiyerlerini belirleyen, futbolumuzun geleceğini belirleyecek olan yeni nesillerin yetişmesi adına kaynak yaratan, düzenlediği organizasyonlarla eğitim faaliyetlerini yöneten, yarışmanın da eğitimin bir parçası olduğuna inanan ve bu noktadan hareketle çocuklarımızın fiziksel ve bilişsel yeterliliklerini göz önünde bulunduran, yıl boyu (geniş) eğitim takviminde liglere yer ayıran bir organizasyonumuz olması gerekli.
Geldiğimiz nokta öyle bir hal aldı ki; nerdeyse yapmış olmak için yapılan sıkıştırılmış akademi ligleri müsabaka takvimleri ayrı ayrı incelendiğinde, zamanında başlamayan ligler dolayısıyla kulüp takımlarımızın 1 ay içinde 7-8 deplasmanlı müsabaka oynamak zorunda kalması bile, çocuklarımızın eğitim öğretimlerini aksatmaktadır. Aileleri ile zaman geçirmekte zorlanan sporcu/antrenör/destek ekipleri performans gösteremez hale gelmişlerdir.
Son söz olarak da giriş cümlesinden yola çıkarak;
Doğru yönetmek/yönetilmek için Şampiyon olduğumuza inanan ruh halinden bir an önce kurtulmalıyız!
Serhat GALİMANE
01.04.2022
Yorumlar
Yorum Gönder