TOP

 

Dünya var olduğu günden bugüne her an bir değişim söz konusudur. İnsan eli ile bilinçli ya da bilinçsiz gerçekleşen her bir değişimin, olumlu ya da olumsuz sonuçları kaçınılmazdır. İnsanı değişime iten amaçların başında ise gelişim arzusu gelmektedir. İnsan gelişmek ister, bu yüzden keşfeder.

M.Ö. 5000’li yıllarda icat edildiği bilinen Tekerlek’ten tutun da, 1920’lerde İcat edilen Yara Bandına, 1945 yılında üretilen ağırlığı 30 Ton olarak bilinen ilk dijital Bilgisayardan, günümüzde avuç içine tüm Dünya’yı sığdırdığımız Cep Telefonlarına kadar, insanlık tarihi sayısı bilinmeyen icatlarla doludur.

Bu yazının konusu da bu icatlardan biri olan “TOP”.



 İcat edildiği günkü sadeliğini, yalın halini, formunu, şeklini korumayı başarabilen ender nesne.

Gelişen teknoloji, yapımında kullanılan ham maddeler, ölçüler, havalı topların iç basıncı, ulaştıkları hız, sektiklerinde eriştikleri yükseklik, kullanıldığı zemin gibi birçok farklı özellikleri olsa da, değişmeyen bir gerçek “TOPUN BÜYÜSÜ”.   

Topun evrensel olarak ve herkes tarafından paylaşılabilen bir oyuncak olması. Top ile oynamak için bir yeterlilik, bir beceri gereksinimi ön koşul değildir. Dünya’nın neresinde olursa olsun sokağın ortasında sahipsiz bir top varsa, o topa bir kez dokunulur. Bu bir basket topuysa, karşısında bir pota varsa, bir atış yapılır. Futbol topuysa birkaç kez sektirilir. İki taştan yapılmış bir kale ve kaleci de varsa o şut çekilir. Bunun için bir tedirginlik hissetmezsiniz. Sonuçta top paylaşılan bir oyuncaktır. Kimse sizin becerinizle ilgilenmez, vururken düşseniz bile kalkıp tekrar vurmak istersiniz. Hatta daha sert vurur, hıncınızı toptan çıkarırsınız.

Bir çocuk bir top ile sabahtan akşama kadar oynayabilir ancak topu paylaşabileceği bir arkadaşı varsa oyun her zaman daha zevklidir. Çocuk bunu yalnız kaldığı ilk günden sonra öğrenir.

Şimdi sokağın ortasında duran sahipsiz bir bisiklet hayal edelim. Hangimiz bu bisikletle bir tur atayım diyebilme cesaretine sahiptir. Hangimiz sadece tur atıp bırakma niyeti bile olsa o bisiklete dokunabilir. Çünkü bisiklet kişiseldir. (Günümüzde kitlelerin kullanımına sunulan, kiralık bisikletlerin ulaşım araçları olarak kullanılmasını bu kapsamda düşünmüyorum.)

İstesenizde bisiklet sürme becerisine sahip olmanız gerekir. Yani bisiklete binmek için, sürmeyi bilmek bir ön koşuldur. İstemek tek başına yetmez, bisiklet sürmeyi bilmek gerekir.

Örnekleri çoğaltabiliriz, sürekli kaybettiğiniz bir konsol oyununda bir daha oynamak içinizden gelmez. Ama top öyle mi? Üstüne basıp düşseniz bile o top ile oynamak istersiniz. İşte topun açıklanamayan büyüsü burada saklı! “OYNAMAK İSTEMEK”.

Sadece bir nesne olarak görsek de Bireysel Sporlardan, Takım Sporlarına, Sporculardan, Antrenörlere, Hakemlerden, Yöneticilere, Basın Mensuplarından, Taraftarlara her bir kulübün hitap ettiği kitleleri etkileyen, kendi etrafında dönerken izlediği/ulaştığı yolun, farklı bedenlerden salgılanan adrenaline dönüştüğü, ekonomisi ile dünyanın en büyük sektörlerini şekillendiren, profesyonelleşen, basit, yuvarlak bir oyuncak.  

Top ile ilgili ulaşılabilir bilgiler mevcut. Yazının başında icatlardan bahsetmiştim. Günümüzden yaklaşık 2400 yıl önce (MÖ 400) icat edildi bilgisi mevcut. Arkeologların bulduğu bir mezar taşı Atina Ulusal Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.



Bu görselden hareketle tüm branşlarda kullanılan topların geçmişten günümüze yalın halini, formunun değişmediğini, sadeliğini koruduğu gerçeğini görüyoruz.

Kendi adıma hayatımda önemli bir yeri olan Futbol Topu ile ilgili de yeri gelmişken bazı ulaşılabilir bilgileri paylaşmak istiyorum.

İlk Futbol Topunun 1863’de İngiltere’de kullanıldığı bilinmektedir. Dünya Futbol Tarihi ile paralel bir gelişim göstermiştir. Bu konuda en net bilgilere ulaşabilmenin yolu Dünya Kupalarını incelemekten geçmektedir.



Örneğin 1930’da ilk defa düzenlenen, 1934 ve 1938 de planlandığı şekilde yapılabilen Dünya Kupası, II.Dünya Savaşı sebebi ile ara verilmesinden sonra 1950 yılında tekrar organize edilmiş o tarihten günümüze 4 yıl ara ile sürekliliği sağlanmıştır.

Her organizasyonda farklı model ve isimle Futbol Topları kullanılmış. Her turnuva da kullanılan Top aynı zamanda gelişen teknolojinin yansımalarını taşımıştır. Ev Sahibi Ülkelerin kendi üretimi ve markaları ile üretilen topların kullanımı FIFA ile Adidas Firmasının yapmış olduğu özel anlaşma ile son bulmuştur.

Bir devrim niteliği taşıyan bu anlaşma ile Meksika 1970 Dünya Kupası’ndan itibaren düzenlenecek tüm Dünya Kupası Organizasyonlarında tasarım ve üretim yetkisi Adidas’a verilmiştir.



1970 aynı zamanda TV’den yayınlanan ilk Dünya Kupası olması sebebi ile de tarihte önemli bir yer tutmaktadır. Bu organizasyon için tasarlanan beşgen ve altıgen geometrik şekillerden oluşan, Futbol topu denildiğinde gözümüzde canlanan, modern çağın ilk Futbol Topu “TELSTAR” ismi ile üretilmiş ve kullanılmıştır. İsminin anlamı ise televizyonda ilk kez yayınlanacak olan Dünya Kupasına yapılan vurgu ile “Televizyonun Yıldızı” anlamına gelmektedir.

Günümüzde farklı renklerde üretilmesi söz konusu olsa da, Futbol Topu deyince aklımızda beliren toplar Siyah-Beyaz’dır. Bunun sebebi de 1970’te o günün koşullarında yapılan testlerin siyah-beyaz televizyonlarda en net şekilde görülen topların Siyah-Beyaz olması sonucunu vermesidir. Oysaki daha öncesinde üretilen topların kullanıldığı derilerin renklerini taşıdığı bilinmektedir. Geçmişe duyulan özlem midir bilinmez ama, her konu da olduğu gibi toplarında gelişim süreçlerinde detaylar, renk değişimleri görülmektedir. Modanın eskiye olan özlemi sonucu, dikdörtgen parçalı topları da görme ihtimalimiz olabilir.

Teknolojinin Futbola derinlemesine işlediği günümüzde, Gol Çizgisi Teknolojisi ile Toplara yerleştirilen mikroçipler sayesinde topun gol çizgisini geçip geçmediği gönderdiği sinyaller aracılığı ile hakemin kolundaki saate ulaşmaktadır. İnsan Etkisi ile Teknoloji Etkisinin yıllar içinde değişen oranları Futbolumuzu farklı bir boyuta taşırken, değişimin olumlu ya da olumsuz sonuçlarını zaman içinde göreceğiz.

 

Bir Futbol maçında sahada ne kadar yetenekli futbolcu olursa olsun, seyircilerin gözü öncelikle topun üzerindedir. Oyuncuların aksiyonlarını değerli yapan topun hareketidir.

Öne çıkan Teknik Adamlar rakibi hareket ettirmenin yolunun topu hareket ettirmekten geçtiğini savunur. Planlarını bunun üzerine kurgularlar.

Günümüzde birçok istatistiğin temelinde Topun Oyunda Kaldığı Süre referans alınır.

Hakem maçın sonuna Topun Oyunda Olmadığı Süreyi ekler.

Geçmişte birçok önemli Futbolcunun, Antrenörün Top ile ilgili söylediği sözler tarihe not düşülmüştür.

"Her topun düşüşünde düşünmek zorundasınız." -Dennis Bergkamp

"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet’in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur." - B. Priestley

“Topun canı var! İstemezse girmez!” bir kült haline gelmiş. Profesyonel maçlardan sonra duyulan bir cümle olmaktan çıkmış. Futbolseverlerin kaybettikleri halı saha maçlarında bahaneleri olmuştur.

Yıllar önce söylediğim gibi, peşinden koştuğumuzun basit bir top olduğunu düşünmeyin!

Yazıyı ekip arkadaşlarımla yaptığımız paylaşımlardan çıkan bir öngörü ile bitirmek istiyorum.

Topun Ekranda Kaldığı Süre > Topun Oyunda Kaldığı Süre  = Top üzerine de alınabilecek REKLAM!


Serhat GALİMANE

06.12.2021

Yorumlar

Geçmiş Yazılarım